3 Temmuz 2010 Cumartesi

Tour de France 2010 - #1







Sonunda zamanı geldi. Tour de France. Bisiklet severlerin Dünya Kupası başlıyor. Çoğu zaman daha heyecan verici rotalar (2010 Giro D’Italia), izlemesi daha kolay organizasyonlar, (Tour of Flanders, Tour of California) ve hatta çok daha güzel manzaralar ( Tour of Lombardy) olsa da bu bisikletin gerçek büyük olayı. Bu en çılgın, en orijinal ve bisiklete binmiş herkesin birgün kazanmayı hayal ettiği en iyi Grand Tour. Bisiklet sporunu tanımlamasının yanında, hiçbir zaman bisiklete binmemiş, yarışçıların kim olduğunu bilmeyen ve yarışların arkasındaki taktiklerden habersiz insanlara da ulaşabilen Tour, Fransa yollarını dolduran milyonlarca kişiyle birlikte bedava seyredilebilen, dünyanın en büyük spor olayı.





1903’te, spor gazetesinin daha fazla satmasını isteyen bir medya patronu tarafından başlatılan Tour, en başta oldukça gülünç aşırılıklarla doluydu. İlk Tour sadece 6 etap içeriyordu, fakat etaplar bir hayli uzundu. Nantes – Paris etabı 471 km uzunluğundaydı ve gece başlıyordu. Maurice Garin’in bu devasa yarışı kazanmasıyla Tour bir anda halkın kalbinde yer edindi. Tour’un kurucusu, Henri Desgranges, yarışçıları aşırıya zorlama takıntısıyla sadist bir adamdı. Onun kafasındaki ideal Tour sadece tek bir yarışçının bitirebileceği bir organizasyondu. Sonraki yıllarda, bisikletçiler, karşılaştıkları problemler için yardım aldıklarında yarıştan men edilmeye başladılar. Eğer yedek kıyafete ihtiyacınız varsa, yanınıza almak zorundaydınız. Bisikletiniz bozulursa kendiniz tamir etmeliydiniz. Üstelik, o yıllarda kullanılan bisikletlerin vitessiz ve son derece ağır (Hemen hemen 35 kg ve üzeri) oldukları göz önüne alındığında, Tour, başlangıcında, yarışçılar için sertin de sertiydi.

Atletik başarılar beraberinde hileleri de getirdi. 1904 yılında Garin yarışı tekrar kazandı ama yolun bir kısmında tren kullandığı anlaşılınca diskalifiye oldu. Bu, tarihi boyunca meşhur hile olaylarına ev sahipliği yapan Tour’un genel havasını belirleyen olaydı. Doping, rakipleri sabote etmek, kontrol noktalarında hile yapmak... Kazanmak için herşey mübahtı artık. Eski zamanlarda yarışçılar, yarışı daha kolay hale getirmek adına, kokain, strisin, amfetamin gibi maddeler kullanıyorlardı. Doping en başından beri bu sporun hamurundaydı; fakat ne yazık ki, Epo gibi kan güçlendiriciler ya da HGH gibi hormonlar oyunun ruhunu değiştirdi. İlk başlarda, doping kullanılırdı ama yine de en iyi ve en güçlü olan kazanırdı. Sonrasında bu kural özellikle Epo yüzünden değişti, ve yakın tarihin bize gösterdiği gibi, Tour’da artık her zaman en iyi olan kazanmıyor. Ve bu daha bir süre böyle devam edecek gibi. Epo normal bir atleti üst üste Tour De France galibi yapmaya yetecek bir doping ve şimdilerde en iyi olan değil en iyi doktora sahip olan kazanıyor.
2010 yılında yarışa yüksek dağların eklenmesinin 100. yılını kutlayacağız. Col Du Tourmalet ilk defa 1910 yılında yarışa kondu ve bu sene yarışçılar dağın her 2 yakasından tırmanmak için mücadele edecek. 1910’da geçiş asfaltsızdı ve ormanlar ayılarla doluydu. O zamanlarda, bisikletlerin ağır olmasının yanı sıra, bisikletçi daha kolay bir vites istediğinde arka tekerleğini çıkarıp çevirmek ve diğer taraftaki zincir dişlisine takmak zorundaydı. Bu şüphesiz ki 7 Kg ve 11 vitesli modern bisikletlerin sağladığından epey farklı bir yolculuktu. İnanılmaz olan ise, 1910’daki Tour’da, bisikletçilerin yarışı saatte 29 km gibi, bugün modern bisikletleriyle pek çoklarının, CamionBalai blog yazarlarının dahi ulaşamayacağı bir hızda bitirmiş olmaları.

2010 yılı birçok açıdan 1910 yılından farkı olacak ama harcanılan efor, yarışma heyecanı ve organizasyonun görkemi yine aynı kalacak. Tour’un hala insanları kendine bağlıyor olmasının sebebi de zaten bu. Geçmiş turlar 500 km uzunluğundan fazlaydı. Sıcakta, karda, yağmurda her türlü şartta mücadele edildi. Bisikletler çiftlik bisikletleriydi ve destek yoktu. Sağlık koşulları yetersizdi (inanılması zor ama bir keresinde Tour’a katılanların su tüketimini kısıtlamaları düşünülmüştü) ve yollar çok daha kötüydü. Bu seneki tur 3.600 km uzunluğunda ama bisikletçilerin de bildiği gibi, yolun her santimetresi yavaş veya hızlı gidişinize bağlı olarak kolay ya da zordur. Ortalama kondisyona sahip her bisikletçi kolay bir viteste ve uzun bir zamanda en zor dağları bile çıkabilir ama hızı saatte 1 km arttırmak bile rahat bir sürüş ya da kıpkırmızı olup parçalara ayrılmak gibi bir fark yaratabilir. 2010 bisikletçileri, kazanmak için herşeylerini verecekler - GC (genel klasman) yarışçıları genel birincilik için, bazıları etap birinciliği için, sprintçiler düz bir etapta çizgiyi ilk geçen olmak için. İzleyenlerin asıl görmek istedikleri şey sınırlarını zorlayan bisikletçiler ve bunu 1910’daolduğu gibi şüphesiz 2010’da da elde edecekler. Ne teknoloji ne de dopingler bu gerçeği değiştiremeyecek.
Tüm eleştirilere karşın, Camion Balai’nin, profesyonel bisikletten bahsederken doping olayının bu kadar üstüne düşmesinin anlaşılmayacak bir tarafı yok. Pek çokları bu sporun WWF’den daha iyi olmadığını düşünüyor. Yani, hiçbir sportif erdemi olmayan –doping savaşını kazandığını iddia eden UCI’nin aksine - performans arttırıcı uyuşturucularla dolu bir ucube şovu. Camion Balai bu konuda hemfikir değil. Sürücüler hala dünyanın en yetenekli atletlerinden oluşuyor. Yine de, EPO bir eşeği bir yarış atına dönüştürmez belki ama yukarıda bahsettiğimiz gibi oyunun ruhunu değiştiriyor ve UCI’ın “kan pasaportu” hamlesi çoğu zaman dopinge kontrol edilebilir bir şekilde izin vermek olarak görülüyor.
Diğer taraftan, sürücüler hala belli bir ölçüde acı çekiyor ve sınırlarını zorluyorlar. Taktikler hala büyük bir öneme sahip ve en iyiler bile kötü bir gün geçirebilirler; Fransızların deyimiyle “Un jour sans.” Tour asla bir WWF değil ve bütün sorunlara rağmen bisikletin sonsuz büyüleyiciliğini hala koruduğu bir gerçek. Yeni Tour izleyicilerine, Camion Balai yollar ve taktikler konusunda yardım etmeye çalışacak. Türkiye maalasef bisikletin kalbi diyebileceğimiz bir ülke değil ama belki bu sporun, eski sorunlardan bağımsız yeni cephesi olabilir. O halde Blogu okuyun, Tour’u seyredin, sorularınızı sorun ve en önemlisi dışarı çıkın ve bisikletinize binin.


This year’s route is arguably more difficult than last year and this may affect who can realistically challenge for the GC. Of course, the runaway favourite is Alberto Contador, the 2009 champion and 2-time winner. He climbs better than almost any other rider (save possibly for Andy Schleck and Robert Gesink) and can defend himself in the time trials. In fact as a young rider he had some impressive TT wins that gave a lie to his small climber’s physique. He probably cannot beat an in-form Cancellara or some of the other TT specialists in a race against the clock but he can hold his own against most of the other GC contenders. There is only 1 TT in this year’s race (the other is strictly speaking a Prologue)…..a relatively flat 52km that is the penultimate stage. Fatigue will play a large part in this TT and Camion Balai believes Contador will not lose much if any time to other GC contenders who are strong against the clock like Wiggins or Evans.

Sarı Mayo Adayları

Bu seneki rota tartışmasız olarak geçen seneki rotadan daha zor ve gerçek anlamda GC şansını koruyan herkesi etkileyebilecek durumda. Şüphesiz ki açık ara favori 2009 şampiyonu ve Tour’u 2 kez kazanmış olan Alberto Contador. Neredeyse herkesten daha iyi tırmanıyor (Robert Gesink ve Andy Shleck’i bunun dışında tutmamız mümkün) ve TT’lerde kendini koruyabiliyor. Küçük tırmanışçı fiziğine rağmen, genç bir yarışçıyken etkileyici TT birinciliklerine sahip olan Contador, muhtemelen formda bir Cancellara ya da herhangi bir TT’ciyi bir zamana karşı etapta yenemez ama tek başına hemen hemen bütün GC rakiplerine karşı durabilir. Bu sene yarışta sadece bir TT var (diğeri kelimenin tam anlamıyla “prologue”). Sondan bir önceki bu etap göreceli olarak düz ve 52 km uzunluğunda. Yorgunluk belirleyici factor olacak ve inanıyoruz ki Contador bu etapta, Wiggins ya da Evans gibi zamana karşı etaplarda çok iyi olanlara karşı fazla zaman kaybetmeyecektir.
Diğer adaylara gelirsek, Contador’dan sonrası podyum için yarışacak; ve “El Pistolero”nun kötü gününde olmasını umut edecek yarışçılar var. Andy Schleck bu sıra için en büyük aday ama sezonu sakatlıklarla dolu geçti ve şu ana dek iyi bir sonuç alamadı. Kardeşi Frank son Tour de Suisse’i kazandı ve iyi formda. Zamana karşıcılığı gözle görülür şekilde artmasına rağmen dağlarda etaplar zorlaştığında genellikle devam edemiyor. Saxo Bank takımı sponsorlarını kaybediyor ve muhtemelen takım devam edemeyecek. Yani yarışçılar gelecek seneki kontratları için yarışacak – bu onlarda liderleri için gayet sert biçimde çalışmalarını ya da genel klasman haricinde bir etap galibiyeti aramalarını sağlayabilir.
Evans Giro’da bir hayal kırıklığıydı ama Tour’a gelince işler değişir. BMC çok güçlü bir takım değil ama Dünya Şampiyonu kesinlikle podyum için yarışabilecek kapasitede. 90’ların başından beri ilk defa bir gökkuşağı mayolunun sarı mayo için yarışmasını izlemek güzel olacak.
Ivan Basso göğsünde Giro’nun zafer nişanıyla Tour’a geliyor. Tour-Giro ikilisi en son dopingli Marco Pantani tarafından gerçekleştirilmişti ve Basso için bunu tekrar etmek epey zor. Toparlanma kabiliyeti müthiş ve Liquigas ne kadar muhteşem bir takım olduğunu Giro’da gösterdi. (Bir çok kişi için şüphelere neden olacak kadar muhteşem L) Bazen yüksek dağlarda en hızlıyı takip edemese de enerjisi olduğunda GC liderleriyle yukarılarda olacaktır.
Bradley Wiggins geçen seneki Tour’da kesinlikle ilham vericiydi ve 4. bitirerek bir İngiliz tarafından en iyi Tour bitişi rekorunu egale etti. Track yarışlarında 3 sefer Olimpiyat şampiyonu ve tüm zamanların en zarif 4km takipçisi geçen sene karşımıza kilo vermiş haliyle çıkarak ve dağlarda en iyilerle yanyana kalarak bizi çok şaşırtmıştı. Bu seneki rota ona fazla uymuyor ve uzun TT onun çok sure kazanmasını engeleyecek şekilde yarışın son günlerine denk geliyor. Yine de Giro’da geçen seneki formunun parıltılarını gösterdiği bir gerçek. Açıkçası Camion Balai onun 2009 performansını tekrar edebileceğini düşünmüyor. Birçok kişi onun en büyük GC hayal kırıklığı olacağını düşünüyor ama Sky bütün desteğiyle onun arkasında ve takım motive olmuş durumda. Bizi tekrar şaşırtabilir mi?

Lance Armstrong bu Tour’un onun için sonuncu olduğunu açıkladı ama bunu zaten 2005’te de yapmıştı. Geçen seneki 3.lüğü düşüşte olduğunu gösteriyor ve artık dağlarda ve zamana karşılarda eskiden olduğu kadar hakim durumda değil. Yine de erken sezon formu ileri durumda ve Tour de Suisse performansı eski toprakta hala hayat olduğunu gösterdi. RadioShack takımı kağıt üzerinde güçlü gözükse de ve çok fazla GC tecrübesi olsa da şu ana kadar silindirleri henüz ateşleyemedi. Contador’a rakip olamayacağını düşünsek de (biraz da diliyoruz denebilir) Teksaslı’nın iyi gününde podyum favorileri arasında olduğunu söylemek mümkün. Camion Balai ilk 10’a girebileceğine dair bir tahmin yürütebilir.
Carlos Sastre eski bir Tour de France galibi ama sakatlığı nedeniyle felaket bir Giro geçirdi. Görünen o ki, Cervelo Test takımı onu bu yıl Tour’da yarışmaya zorladı ve şimdi haklı olarak bunun tantanasını yapıyor. Yine de, podyum mücadelesinde olmak için yeterli tecrübesi var. Contador’u geçemese de diğer podyum adaylarının problemlerinden yararlanıp kendine bir yer bulabilir. Podyum serileriyle en tutarlı Grand Tour yarışçısı olma özelliğini koruyor. Takımı büyük takımlara eş olmasa da, favoriler arasında kalmak için onlara ihtiyacı yok.
Menchov (Rabobank), Vande Velde (Garmin Transitions), Rogers (HTC Columbia) ve Kreuziger (Liquigas)’i de zikretmek gerekir. Kreuziger, eğer Basso O’na destek vermeye karar verirse en çok sürpriz yapma şansına sahip isim. Diğerleri, büyük isimlerin hata yapmalarını bekleyerek ilk 10 içerisine girebilirler.
Tırmanışçı Mayosu ( Maillot Blanc à Pois Rouges) oldukça açık görünüyor ve muhtemelen herhangi bir GC adayı tarafından kazanılmayacak. Giro yazısında bunun sebebini belirtmiştik, kısaca tekrar etmek gerekirse: Kırmızı puanlı mayo için yarışacak bisikletçiler belirledikleri dağ etaplarında kaçıp puan almayı hedeflerler ve genelde sarı mayo için rakip görülmediklerinden takip edilmezler ve kaçmaları kolay olur. Şu an yarış açık gözükse de Tour dağlara geldiği anda kimin bu mayo için aday olduğu belli olacaktır. Favori takımında bir GC olmaması dolayısıyla rahatça dağ kralı olmak için yarışabilecek AG2R La Modiale’den John Gadret.
Yeşil Mayo ( Maillot Vert) için en büyük aday Cavendish. Bu mayonun sahibini bitiş çizgisini ilk kimin geçtiği belirlemiyor. Geçen sene Cavendish son sprintlerde en iyi olsa da Thor Hushovd Cavendish’in dağlardaki intermediate puanları toplamakla ilgilenmemesi (ya da bunun ona zor gelmesi) sayesinde bu mayonun sahibi olmuştu.
Beyaz Mayo (Maillot Blanc) 25 yaşın altında en iyi bisikletçiye verilecek. Bunun da muhtemel galibi 2 senedir olduğu gibi Andy Schleck.
Her türlü, yorum, öneri sorunuzu bekliyoruz. İyi seyirler.

Hiç yorum yok: