22 Temmuz 2011 Cuma

Tour de France 2011 #6 - 22 - 07 - 2011

Kamera Paris'in üstünde dolaştıktan sonra pencereden bir evin salonuna girer. Masada orta yaşlı yakışıklı bir adam sıkıntılı bir şekilde oturmaktadır. Kapı çalınır, içeriye karizmatik bir adam girer.
- 50 kişiyi işsiz bırakmak istemiyorum, takımda kalacağım.
Voeckler'in bu sene başardığı işler film olursa (kazanırsa bu sene kesinlikle olmalı) ilk sahne bu olur heralde. Takım kapanmak, kendisi de Cofidis'e gitmek üzereyken son anda Europcar'ın sponsor olmasıyla yeniden hayata dönen Jean-René Bernaudeau ve Voeckler. İşte bazen hayat böyle tuhaf davranıyor insana. Europcar sponsorluk bütçesini bu sene başka bir şeye harcasaydı bu kadar karlı olabilirler miydi, Voeckler Cofidis'e gitse böyle bir başarı yakalayabilir miydi, son tarihi geciktirmesine rağmen UCI tarafından 3 gün daha süre verilen Europcar wildcard alamasaydı biz böyle bir efsaneye tanık olabilir miydik? İşte bazen kader zarlarını üstüste atıyor, bu zarların hepsi 6-6 geliyor ve karşımıza böyle olaylar çıkıyor. Esas olan ise kader bu zarları fırlatırken sizin hazır olup olmadığınız. 6-6 gelen zarları doğru kullanamazsanız rakibiniz sizi 2-1'le kırıp mars yaparak oyunu alıp tavlayı koltuğunuzun altına sokabilir. Bu hazırlanma ise zarları bekleyerek olmuyor, zarlar gelene kadar çalışarak, kendini ve etrafını hazırlayarak oluyor. Zaten zarlar da genelde böyle adamlara geliyor. Takım yapısı, bisikletleri, Lance Armstrong'un dediği gibi "rockstar" Pierre Rolland'ıyla, her pedalında azim olan Voeckler'iyle Europcar şimdiden bana göre Tour'un galibi, Paris'te sarı mayo onların olsun ya da olmasın. Bazı müzisyenler grup kurduklarında başarılı olamazlar ya da solo kariyerleri eski gruplarından çok daha iyidir. Eric Clapton böyle biridir mesela, Cream döneminin en büyük gruplarından biri olsa da Eric Clapton bana göre en iyi albümlerini soloyken yapmıştır. Ozzy Osbourne'un dünya starı olma dönemi de Black Sabbath dönemine rastlar ama kendisini bu The Osbournes falan olayından dolayı Sabbath'ın üstünde saymak istemediğinden dolayı saymıyorum. Neyse bu başka bir konu. Andy Schleck'te bugün aynen böyle yaptı, abisiyle Contador'a yaptıkları işbirliği her ikisi için de çok iyi geçmiş sayılmazdı. Sonunda Andy kendi rotasını çizdi, riski aldı ve inanılmaz bir solo yaptı. Takımı O'nun kaçışını garantiye almak için kötü olduğu inişte ona yardımcı olsun diye Maxime Monfort'u göndermişti. Zaten Schleck kardeşleri bu turda bir adım öne çıkaran şey takımlarıydı bana göre. Rahatlıkla 1-2 etap kazanabilecek Cancellara bile onlar için çalışmaktan başka bir şey yapmadan pedal çeviriyor 3 haftadır ama yine de Andy'i etap zaferine ve Tour'un muhtemel galibiyetine götüren şey bugün yaptığı solo atağıydı. (Takımının bugün yaptığını Clapton'ın arkasında çalan isimsiz virtüözlere benzetsek?) Bir ara yokuş aşağı inerken Monfort'un önüne geçip onu çekmesi bile ne kadar iyi hazırlandığını ve bunu ne kadar uzun zamandır beklediğinin göstergesiydi. Andy'nin kaçışına cevap veremeyen sarı mayo ekibi Andy yavaşlamaya başladığında temposunu hızlandırdı ama herşey için çok geçti artık. Tek kazançları Contador'un artık potansiyel sarı mayo adayından çıkması oldu. Duvara çarptı diyemeyiz son çıkışta performansı için ama ayakları yetmedi diyebiliriz. Önce düştü sonra ayağa kalkıp hızlandı ve yakaladı ama o tempoda devam edemeyip 2600 metrede yalnız başına kaldı Contador. Yüz ifadesi kendisini çok sevmeyenler için bile acı vericiydi. Görüntüsü ise Loneliness of a Long Distance Runner şarkısını hatırlattı.

Bugünkü etap Kraliçe etaptı ve adının hakkını verdi, yarınki etap için ne dememiz gerek bilemiyorum. Önce hafif bir inişle başlayacağımız etap 14 km sonra ilk tırmanış sınavını vericek. 1 numaralı kategoriden bir tırmanış olan Col du Télégraphe 12.5 km uzunluğunda, 5 km inişin ardından dün kolay tarafını gördüğümüz Col du Galibier'nin zor tarafını göreceğiz bu sefer. 2000 metre yüksekliğe ulaştığımızda çıkışın eğimi 8 km boyunca 7.8 ile 9.7 arasında olacak. Yazarken bile heyecanlandığım bu tırmanış ise yarışın son noktası bile değil ortası. 50 km'lik bir inişin ardından bisiklet dünyasının en prestijli tırmanışı olan Alpe d'Huez'in eteklerine varıyoruz. Tırmanışın başında yarın belirleyici olabilecek Sprint kapısı bulunmakta, yeşil mayo için önemli puanlar olabilir. Yüzde 10.0 eğimle başlayanve sürekli artan azalan Alpe D'Huez muhteşem bir Tour kapanışı. Bu tırmanışın özelliği eğim farklarının çok olması ve en başında da en sonlarına doğru da ataklara müsait olması. Alpe D'Huez videolarını youtube'dan izleyin ve buranın ne kadar efsane bir bitiş olduğunu kendi gözlerinizle görün. Bu kadar eğim Schleck'lerin yararına, eğer Voeckler sarı mayoyu istiyorsa Galibier inişinde atak yapmaya çalışır yoksa sarı mayo ve üstelik podyum şansı da başka bahara kalır gibi gözüküyor. Cadel Evans'ın elinde zamana karşı kozu var ama O'da bu muhteşem formunu taçlandırmak istiyorsa atak yapmalı. Contador bu kadar çabuk pes eder mi? Samuel Sanchez'e bu uzun iniş avantaj yaratır mı? Cunego bizi şaşırtabilir mi? Pierre Roland ilk 10'a girer mi? Yeşil mayo el değiştirir mi? Tüm soruların cevabını yarın alacağız, şimdi biraz müzik dinleyelim.


20 Temmuz 2011 Çarşamba

Tour de France 2001 #5 - 20.07.2011

Bisiklet yarışında özellikle Tdf'nin 3. haftasında tahmin yapmak oldukça güç. Bir de buna hava şartlarını falan eklediğinizde tahmin yapmak bahis oynamaktan piyango almak haline geliyor ama yarışan Thor Hushovd gibi komple bir sporcu varsa yaptığınız tahminin tutma ihtimali yüksek. Tour'un bu sene gördüğü açık ara en başarılı adam kendisi. Dünya şampiyonunun böyle insiyatif alması da biz izleyenler açısından bir şans. Bir de kazanmak için yarışmadığı sıralarda Tyler Farrar'a yardım ettiğini düşünürsek adamın ne kadar başarılı olduğunu daha iyi anlayabiliriz.
Dünkü etapta, sonunda Contador inisiyatif alarak atak yaptı. Atak Cadel'e karşı başarılı olmasa da bu Tour'un başından beri silik gözüken ve iyi takımlarının sayesinde buraya kadar geldiğini düşündüğüm Schleck kardeşleri silkelemeyi bildi. Voeckler'in ise açıkçası dünkü ataklara cevap verememesi sayesinde bundan sonraki etaplarda sarı mayoyu taşıması biraz hayalperestlik olur. O'nun açısından en büyük hedef podyum olmalı ve zamana karşıyı da hesaba katarsak bunu yapabilir. Aklıma takılan tek şey ise maalasef Contador'un bu atakları "dinlenme günü"nün ardından yapmış olması. Geçen hafta dağlarda Voeckler ile bile kapışamayan Contador'un bir anda bu kadar iyileşmesi maalasef o meşhur (yabancılar infamous der ya aynen öyle) dinlenme günlerini akla getiriyor. Neyse bu sporu sevenler her zaman bunu da gözönünde tutmalıdır ve varlığından haberdar olmalıdır diye düşünüyorum.
Bugün Fransa'dan İtalya'ya geçiyoruz. Biz İzmir'den ışıkları gözüken adalara gitmek için 30 parça kağıt götürmek zorundayız ve çoğu zaman da ordaki görevlilerin insafına kalıyoruz. Bir Türk olarak bunları hayal edebilmek bile çok güzel. Düşünsenize evden bisikletle çıkıyorsunuz İtalya'dan peynir alıp eve dönüyorsunuz. Şu an kim olduğunu hatırlamıyorum ama biri bahsetmişti. İspanya - Fransa treninde Fransa'ya kaykay yapmaya giden 12 yaşında bir ispanyol gördüklerini anlatıyordu. Neyse bu kadar sosyal mesaj yeter. Bugünkü etapta çıkışlar değil inişler konuşulacak, etabın son kısmı neredeyse 50 km'lik inişten oluşuyor (arada bir tane 2. kategoriden tırmanış var). Andy Schleck burası hakkında "eğer yağmur yağarsa hastanelik olanlar olur, burası gerçekten çok tehlikeli" minvalinden açıklamalar yaptı. Sadece bu bile inişin bu etapta belirleyici olacağını gösteriyor. Samuel Sanchez burada bir fark yaratabilir. Dün zorlanan Voeckler'in sarı mayoyu bugün devredeceğini düşünüyorum, çok iyi bir yarış geçiren Cadel Evans'a sarı mayo yakışacaktır. Cadel Evans'ın Schleck'leri bugün bitirmesi gerektiğini düşünüyorum. Schleck'lerde ne iniş ne de zamana karşı kabiliyeti var ama yüksek dağlarda Cadel'den daha iyiler o yüzden zaman farkını burda arttırıp onları sadece podyum için iddialı hale getirebilir.
Etabın genel hali ise kaçış için dizayn edilmiş gibi, ana grup kaçanlara izin vericek ama ya sondan bir önceki inişte ya da son çıkışta birilerinden atak göreceğiz. Ataklar nasıl dizayn edilecek, ataklara kimler cevap verebilecek orası ise muamma. Pinerolo bize Paris'e sarı mayoyla gidebilecekler için genel geçer bir görünüm verecek, gerisi ise sonraki etaplarda.

19 Temmuz 2011 Salı

Tour de France 2011 #4 - 19.07.2011

Tour de France'ın 3'te 2si bitti, önümüzde muhteşem Alpler, sarı mayoda sürpriz bir isim ve her saniyesini izlememiz agereken muhteşem etaplar var. Bugünkü etap bizi Alpler'e götürmek için dizayn edilmiş bir rota gibi gözüküyor. İyi dağ çıkabilen sprinterların mücadelesi olacak, yeşil mayo için önemli puanlar taşıması da bu etabı özel kılıyor. Bugünden sonra yeşil mayo mücadelesi verenlerin Tour'da pek esamesi okunmayacak o yüzden bugün kaybetmek istemeyenler bazı adımlar atmalı. Bu etap ilk haftalarda olsaydı toplu bir sprint finişi bekleyebilirdik ama 3. hafta olması, sarı mayo adaylarının çok olması etabı bir kaçış galibiyetine dönüştürecek gibi gösteriyor. Hatta şöyle söyleyebilirim eğer sarı mayo olmasaydı bu etabı kim kazanır sorusuna vereceğim cevap Thomas Voeckler olurdu. Etabın sonunda pek teknik olmayan ama gelen meteoroloji raporlarına göre zor bir olacağı gözüken inişin de Samuel Sanchez tarafından affedilmesi söz konusu olamazdı ama GC'de 6. olan bir adamın tek başına öyle inmesine pek göz yumulmaz.
Thor Hushovd harika bir TDF çıkarıyor. Özellikle son kazandığı etap müthişti. Bugün de kendisinden bir şeyler bekleyebiliriz, bu senenin kahramanı Hoogerland, Gilbert (kaçmasına Htc izin vermez gibi), Chavanel, geçen sene buralarda kazanan Paulinho ( üstelik Radioshack'in artık biraz kendini göstermesi de lazımken) oluşması kesin gibi gözüken kaçış grubunda olabilecek isimler. Özellikle Voeckler'in taktiği - şu ana kadar tutmuş gözüküyor - pelotonu yavaşlat, kaçış grubundakilere izin ver olunca kaçış grubu galibiyetinden başka bir şey düşünmek biraz zor.
Benim fantazim ise şöyle, Voeckler kendisini pek zorlamayacak olan tırmanışın sonunda atağa kalkar, Cadel'den, Contador'dan, Schleck'lerden daha iyi inişçi ve onlara karşı zaman kazanabileceği tek etap olduğu için kendini riske atar, muhteşem bir solonun ardından rakiplerine 15-20 saniye daha fazla fark atıp etabı tamamlar. Düşünmesi güzel, uygulaması zor ama Voeckler için bir nevi zorunluluk. Alplerde mutlaka zaman kaybedecektir, Paris'te sarı mayo hala hayal gibi görünse de ilk 3'te bitirmek için bu riski alabilir.
Göreceğimiz yerlere gelince, Saint-Paul-Trois-Châteaux şehrin sembolü olan orta çağdan kalma kilisesiyle meşhur. Ayrıca bölge önemli bir şarap ve gastronomi merkezi. Etabın bitişi olan Gap ise Napoloen'un yarattığı bir geçiş noktası. Geçen sene Gap'in kuzeyinden iniş gerçekleşmişti, bu sene batısından inilecek. Sadece bu bile Gap'in nasıl bir kavşak olduğunu gösterir nitelikte. Etabın içerisinde göreceğimiz Suze-La-Rousse'de bir şarap üniversitesi mevcut. Diğer geçeçeğimiz bütün kasabalar da şarap üzerine uzmanlaşmış durumda ve çoğu hala eski tarihi yapısını koruyor.
Bugün Tdf'nin tatil günü olduğu gibi ben de kendime bir tatil yaptım ve Kaş'a gittim. Kaş'ı bilenler vardır, en güzel denize girilecek yerlerden biri tekneyle gidilen Limanağzı koyu. Buraya kara yoluyla ulaşılamıyor dolayısıyla doğanın hala bakir olduğu söylenebilir. Gidebileceğiniz 4 tane tesis var, bunlardan ilkine indiğinizde karşınıza çıkan ilk görüntü koyun biraz yukarısında yarım kalmış bir inşaat. Artık otel mi villa mi pek bilemiyorum ama bu mimari ucubenin doğanın ırzına geçtiğini görmek için insan olmak yeterli. Bu yapının biraz ötesinde de bir otel var. 10 sene sonra buranın bir oteller cenneti olabileceğini kestirmek güç değil. Otel yapılıp insanlar bu yerde kalınca, çöp üretecek, tuvalete girecekler, bu tuvaletler denize akacak, başka biri iyi yatırım deyip bir sürü ağaç kesip başka bir otel yapacak ve bir süre sonra Kaş'ın en güzel yeri mahvolacak ve içine edilmek için başka bir yer bulunacak. Açıkçası ne biyoloğum ne de çevreci sayılırım ama bu tecavüz karşısında üzülmemek için biraz vicdan biraz da ahlak sahibi olmak yeterli. Tour de France'ın bize öğretebileceği sadece muhteşem atletler ve insanüstü mücadeleler değil aynı zamanda çevreye verdiğimiz değer de olabilir. Bize göre köy sayılabilecek yerlerden geçerken helikopter görüntüsünden bile altyapının iyi olduğu ama doğanın ve tarihin mümkün olduğu kadar korunduğunu ya da korunmaya çalışıldığını anlayabiliyoruz. Hiçbir turist rehberinde gözükmeyen yerlerin bile bizler için Elflerin yaşadığı yerler gibi gözükmesi biraz da bundan. Bizim ülkemizde ise kendi haline bırakılsa Elflerin göç etmek isteyeceği bir sürü yer var. Biz sadece elimizde olanı koruyalım yeter. Medeniyet çok katlı binalar, alışveriş merkezleri, üst geçitler, alt geçitler, otobanlar demek değildir. Medeniyet aslında doğaya hakim bir biçimde ama doğaya barışık bir biçimde yaşayabilmektir. Hep bahsettiğimiz muhteşem spor kültürü tek başına oluşmuyor, spor kültürü dediğimiz şey varolan kültürün bir parçası, buna bu yukarıda saydıklarım da dahil. Tabii bir alternatif daha var bütün bu Avrupalılar gerizekalı doğrusunu biz biliyoruz diye de düşünebiliriz, ne demiş John Lennon "living is easy with eyes closed, misunderstanding all you see". Yani gözlerimizi kapattığımızda sadece bizim düşündüklerimiz bize doğru gelebilir, cehalet erdemdir!.


15 Temmuz 2011 Cuma

Le Prix de la Combativité

Bir arkadaş mail atıp combativité (combativity, savaşçı ruh) ödülünün nasıl verildiğini sormuş, ona yazdığım cevabı buraya kopyalıyorum.
2003'ten bu yana 8 tane bisiklet yarışı uzmanı her etap için bir kişiyi seçiyorlar ve ona bu ödülü veriyorlar. Etaplarda en çok atan yapan, yarış için en çok savaşan kişi bu ödülün sahibi oluyor. Her etap başına bir ödül verilirken, tour'un sonunda bir kişi super-combatif ödülünün ve 20.000 euro'nun da sahibi oluyor. Geçen sene bu ödülün sahibi kaçışlarla muhteşem etaplar kazanan ve sarı mayo taşıyan Slyvain Chavanel olmuştu

14 Temmuz 2011 Perşembe

Tour de France 2001 #4 - 14.07.2011

Fethiye'de evde eurosport olmadığı için Tour'u gidip civar barlardan açtırıp seyrediyorum. Haliyle seyreden tek kişi ben oluyorum, meraklı insanlar gelip soruyor gayet eğlenceli aslında. Bugün tesadüfen Türkiye tatilinin ilk gününde Danimarkalı biri görüp geldi etabın sonlarına doğru, Contador atak yaptı mı vs. diyerek. Burda neden bu kadar az kişi seyrediyor, Danimarka'da herkes şu an bunu seyrediyordur dedi. Bir şey diyemedim.
Etabın özellikle son 20 kmsi inanılmazdı eve neşeyle döndüm hemen bilgisayarı açıp yazı yazmak, videoları izlemek, yorumları okumak istiyordum. Kapının girişinde televizyon vardı, televizyonda altyazı: "Diyarbakır Silvan'da 13 şehit." Suçlu, suçsuz vs. yorumları yapmak istemiyorum, bunlar özellikle bizimki gibi tartışma kültürünün olmadığı ülkelerde sonsuza kadar uzar ve bir yerden sonra tekrara döner. Tek diyebileceğim bu ülkenin insanın hevesini neşesini kaçıran bir ülke olduğu. Ölenlere Allah rahmet eylesin, yakınlarına sabır versin.

not: bu etapla ilgili yorum yapmak isteyenler yetkinsal@gmail.com adresine atarlarsa isimleriyle birlikte yayınlayabilirim, benim yorum yapamayacak kadar canım sıkkın.

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Tour de France 2001 #3 - 13.07.2011

Dünkü etabın sonunda Greipel yumruğunu havaya kaldırdığında Nuri Şahin'in Podolski'ye verdiği ayarı hatırladım. İnanılmaz hırs dolu hareketlerdi ikiside. Bildiğiniz gibi Andre Greiple iyi bir sprinter olmasına rağmen HTC'de Cavendish varken asla Tour'a katılamayacak olan bir yedek takım oyuncusuydu. Kendisi risk alıp daha küçük ve sprinter ihtiyacı olan bir takıma geçti ve Tour'a katılma şansını yakaladı. Cavendish'i geçtiğinde de bu fırsat için ne kadar çalıştığını gösterdi. Spor tarihi bu ve bunun gibi kahramanlıklarla doludur aslında ama bize her zaman çalışmanın ve pes etmemenin önemini anlatır. Greipel'in dün omuz farkıyla kazandığı etap pekala bir Hollywood filmine konu olabilir. Kahramanımız iyidir ama asla en iyi değildir, rakibinin gölgesinde kalır, çalışır çabalar ve geri dönüşü muhteşem olur. Filmin finali de gözyaşları içinde izleyeceğimiz foto finiş sahnesidir.
Her neyse benim için dünkü etabın esas kahramanı tek başına atak yapıp muhteşem bir çaba gösteren Gilbert idi. Her ne kadar bunun HTC trenini dağıtmak için bir taktik olduğunu yarış sonunda açıklasalar da yeşil mayonun yaptığı atak ve sonrasında gösterdiği solo müthiş bir çabaydı.
Bugünkü etap dünden ve geçtiğimiz günlerden daha saf bir sprint etabı. Bu yüzden Tour'un rotası açıklandığından beri herkes bugünün galibinin Cavendish olacağından emin. Aksini düşünmek biraz romantiklik olur ama dün Greipel'in galibiyeti bu romantiklerin eline biraz koz vermiş durumda. Gilbert'in yeşil mayo için atak yapması gerek ama bu atak nerede olur ve ne kadar dayanır meçhul. Sonuç yine toplu sprint finişine ve Cav'ın galibiyetine kalacak gibi görünüyor. Petacchi'nin dün ortalarda olmadığını varsayarsak dinlenmiş olduğunu ve bugün tüm gücünü göstereceğini düşünebiliriz, Greipel ise etap galibiyetinden sonra ekstra bir motivasyon sağlarsa Cavendish'e rakip olabilir.
Dağlardan ve dananın kuyruğunun kopmasından önce son gün. Açıkçası bugün yarışı seyretmeyip akşam videoları okumayı düşünüyorum. Sarı mayonun el değiştirmesi zor bir ihtimal görünüyor ama yeşil mayonun sahibi değişebilir. Bekleyip görelim.

12 Temmuz 2011 Salı

Tour de France 2001 #2 - 12.07.2011




Doping yapanların dopinglerini ve aldıkları maddelerin testte çıkmasını önleyici maddeleri yüklediği bir boş günden sonra tura geri dönüyoruz. Alexander Kolobnev'in de kanında böyle bir maddeden bulundu. Kendisi henüz ceza almadı ama muhtemelen bundan sonra kendisini göremiyeceğiz.
Bugünkü etap ile yeniden Masif Santral bölgesine gidiyoruz. Önümüzdeki iki gün Gc için belirleyici olmasa da yeşil mayoyu belirleyebilir. Perşembe'den itibaren ise tırmanışa başlıyoruz. Gc için yarışan takımlar sadece liderlerini korumak ve onları Pireneler'e sağ salim götürmek isteyeceklerdir. Etapta kapışma yine sprint takımları arasında geçecek gibi görünüyor, açıkçası etap sonunun tırmanış ve ardından iniş olmasının HTC'de ve Cavendish'te sıkınt
ıya yol açacağını düşünüyorum. Özellikle bu sene HTC'nin trenini bozmak için önceden yapılan atakların treni bozmakta (ama Cavendish'i değil) başarılı olduğunu düşünürsek, tırmanışta yapılacak bir atak Cavendish'in finişe taşınmasında zorluk çıkarabilir. O yüzden yokuşları seven - Cavendish'den daha çok seven - ama iyi sprinter olan Thor Hushovd ve Edvald Boasson Hagen gibi isimlerin şansı olabilir. Son kilometrede yine sert dönüşler bizi bekliyor, umarım büyük bir
kaza olmadan atlatırız. Bu arada Cavendish'in yokuşlarda düşmesi halinde Goss'un HTC için böyle anlarda her zaman B planı olduğunu da unutmamak gerek.
Yarın erken kaçışlar görebiliriz, özellikle küçük takımların kendilerini göstermek isteyeceği nitelikte bir etap. Kısa olması işlerini daha da kolaylaştıracak. Vacansoleil ve Europcar zaten kaçışların olağan şüphelileri, bunlara bir kaç takım daha katılmak isteyecektir. Kaçanların kazanması her zaman bu sporu izleyenler için iyidir, kaçanların yakalandığı ve kenara
çekildiği an her zaman duygusaldır. Açıkçası Hoogerland'ın bu grupta olmasını ve kazanmasını çok isterim. Bu adamlar ve bu ruh oldukça bu spor 100 sene sonra da izlenmeye devam edecek.
Yeterki daha fazla gelir isteyen birileri için spor arabalar ve motorlarla dolu bir sirke dönüşmesin. Zaten bisiklet yarışı sevenler arasında bu sene Giro'da bir etabın iptal edilmesinden dolayı artan bir araba nefreti mevcut. Tamam belki artık bisikletçilerin bisiklet tamirleri için civar köylerde iyi bir demir ustası bulmasını beklemiyoruz ama bu kadar "önlem" de biraz fazla "profesyonel" duruyor.
Yarış Fransa'nın şemsiye endüstrisini elinde bulunan Aurillac'da başlıycak. Şehirde yine helikopterden görmekten zevk alacağımız, Saint Géraud, Notre Dame aux Neiges, Sacré Cœur, Saint-Joseph Ouvrier gibi kiliseler mevcut. Ayrıca etabın bittiği Carmaux
kömürün keşfedildiği yermiş. Muhtemelen seyircilerden bununla ilgili bir atraksiyon görebiliriz. Buraların Fransa'nın sönmüş volkanlar bölgesi olduğunu da belirtelim. Yol üstünde
yine muhteşem yerler göreceğiz, geçenlerde yayında Sarper Günsal'ın da belirttiği gibi tam parselleyip ağaçların kesilip, tarihi eserlerin yıkılıp site yapılacak yerler. Heralde bu Fransızlar salak, oysa bir tane iş bilen belediye başkanı ve 2 Karadenizli müteahhitler biz hallederdik.

Yarışı izlerken şu sıralamaya dikkat:

Yeşil Mayo Sıralaması:
1 Philippe Gilbert (Bel) Omega Pharma-Lotto 217 pts
2 Jose Joaquin Rojas Gil (Spa) Movistar Team 172
3 Mark Cavendish (GBr) HTC-Highroad 153
4 Thor Hushovd (Nor) Team Garmin-Cervelo 1375 Cadel Evans (Aus) BMC Racing Team 135
6 Romain Feillu (Fra) Vacansoleil-DCM Pro Cycling Team 99
7 André Greipel (Ger) Omega Pharma-Lotto 78
8 Tyler Farrar (USA) Team Garmin-Cervelo 76
9 Sébastien Hinault (Fra) AG2R La Mondiale 60
10 Denis Galimzyanov (Rus) Katusha Team 55



11 Temmuz 2011 Pazartesi

Bisiklet


Bisiklet acı çekmenin, açı çekmekle baş edebilmenin, acı çekmeyi takdir etmenin sporudur. Bu şekilde yarışı bitiren herhangi bir sporcu sadece alkışlanır, zaten bu yüzden bu spor 100 yıldır seyrediliyor.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Bu Nedir Arkadaş?


George Hincapie'nin bacakları. Fotoğraf Cyclingnews'den. Bildiğimiz varisin bisikletçi haliymiş, görünüş dışında bir zararı yokmuş, bacaklar sürekli kan pompaladığı için bu şekil oluyormuş, çoğu bisikletçi de varmış ama bu biraz abartmış. Bizim Hincapie kadar bisiklet sürmemiz imkansız yani o yüzden bize de olur mu diye düşünmek gereksiz.

7 Temmuz 2011 Perşembe

Tour de France 2011 - #1 - 08.07.2011

Belki bu blogu okuyanların birçoğunun bildiği üzere askere gittim geldim ve bu sebepten dolayı bu sezonun tümünü kaçırdım diyebilirim. Açıkçası sezon içinde bisiklet dünyasında neler döndüğü hakkında pek fikrim yok o yüzden yapacağım yorumlar biraz eski olursa şimdiden kusura bakmayın.

Tdf’nin 7. Etabı belki de bu seneki ilk “saf” sprint etabı, bu aşamada size Mario Cippolini’den bahsetmek istiyorum. Büyük bir yarışçı olmasının yanında kişiliğiyle de büyük bir bisiklet fenomeniydi. En büyük özelliği de TDF’yi ilk hafta sprint etaplarında yarışıp dağ etapları gelince Tour’dan ayrılıp diğerleri acı çekerken onlarla plajdan gönderdiği resimlerle dalga geçen biri olmasıydı. Bu sene Tour etapları açıklandığında ilk aklıma gelen Super Mario eğer yarışmaya devam ediyor olsaydı bu ilk haftaki etaplarda ne yapardı sorusu geldi aklıma. Bugün muhtemelen seyretmiş olduğunuz gibi adı sprint etabı olarak geçmesine rağmen son düzlükte ne Cavendish’in ne de Farrar’ın yer aldığı bir bitiş gördük, diğer etaplar da buna benziyordu, sprinterları zorlayacak tırmanışlar ve ardından finiş. Yarın ise neredeyse dümdüz diyebileceğimiz 218 km’lik bir etap.

Le Mans’dan başlayan etap Cavendish’in 2008 yılında ilk Tour etap galibiyeti kazandığı Châteauroux’da bitecek. Etabı normal bir sprint etabından ayıran ve tahminleri zorlaştıran bitişe 30 km varolan diğer bir puan kapısı olması. Puan mayosu için kapışmalar ortaya çıkacak. Ayrıca son 5 km’de olan sert dönüşler o kazaya yol açabilir, Tour’un belki de son toplu finişinde takımlar birbirini geçmek için belki de son şanslarını kullanacaklar. Cavendish’in Farrar’ın kapışmasını izlemek zevkli olacak, belki de bir etapta iki kere. Kaçış grubunun (maalasef) pek şansı olacağını düşünmüyorum, peloton’u çekmek isteyen bir çok takım olacaktır bu da onların işini daha da zorlaştıracak.

Efsane 24 saat yarışlarının yapıldığı Le Mans ayrıca geçenlerde Federer’i eleyen Tsonga’nın da memleketi. Ayrıca bugünkü yarışta Caner Eler’in de bahsettiği Steve Mcqueen’in de bu isimde bir filmi var, motor sporları yarışları için Le Mans bir kabe işlevi görüyor. Ayrıca Le Mans basketbol takımın yakın gelecek içinde Eurocup ön elemelerinde Karşıyaka tarafından eleneceğini de söyleyelim. Chateauroux ise ismini Senyör Raoul’dan alıyor. Bölge keçi peynirleri ve şaraplarıyla da bir dünya markası. 10. Yüzyıl şatosunun etrafına kurulmuş bir ilçede biten etap bize yine bir görsel şölen bizleri bekliyor olacak.

Şu videoyu da paylaşmazsam çok üzülürüm, spor kültürü nedir bunu gösteriyor bizlere. 44’ün çiftçileri sizi beslemekten gurur duyuyor. (44 o bölgedeki çiftçi sendikası gibi bir şey)